Ana içeriğe atla

MDNA İstanbul'da. Konser neydi?


Thomas Kuhn için yüksek lisans zamanlarında bir ödev hazırlamıştım. Paradigma kavramını iyice kafama kazıyan bir deneyim olmuştu. Paradigma özetle bir düşünce sitemi, anlayış, kavrayış biçimi demek. Yani mesela, konser deyince aklınıza bir şeyler geliyor. Sanatçı çıkacak, şarkı söyleyecek; sonra izleyenler de bildiği kadarıyla şarkılara eşlik edecek, dans edecek filan...
Ben de ne bileyim böyle bir şeyle karşılaşacağımı, konser diye gittim Madonna'ya. Acayip bir şeydi vallahi. Kim hopluyo kim zıplıyo, n'oluyo orda diye düşünürken konserin ortasına gelmiştik ayıldığımda. Bir de baktım ki kimse ne dans ediyo, ne de şarkılara eşlik ediyo. Kötü bir şey olduğundan değil, herkes şaşırmış ya da büyülenmiş.

Bu paradigma kavramının yanında bir de 'paradigm shift' diye bir şey var. Paradigma değişimi/sıçraması desem olur sanırım. Yani uzatmayayım, bir konserden beklediğim şeylerin çok mütevazi olduğunu anladım. Meğer adamlar yapıyomuş. Konser algım genişledi.

Vay arkadaş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Babaannem, dedem ve lacivert spor ayakkabılarım

“Bir insanın entelektüel olabilmesi için üç üniversite bitirmesi gereklidir, yalnız bunlardan birisini dedesi, birisini babası, birisini de kendi bitirecek.” diye bir söz duymuştum. Entelektüelliğin ne olduğunu anlamaya çalıştığım zamanlardı; daha sonra ise umursamadım. Önce babamı düşündüm, durumu fena değildi; adam koskoca 'doktor bey', her ne kadar köyde büyümüş olması onu üniversiteli ortalamadan ayırsa da. Dedemi düşününceyse iş değişti. Beni her gördüğünde şirin şirin gülen, köyün bıraksanız hepsinin kendisine ait olduğunu iddia edecek kadar hayalci(!) ve yüzünün başka yerinde sakal çıkmadığı için, tıraş olmadığı zamanlarda köyde top sakallı gezen şen bir entel. Büyüklerle ilişkiler konu olduğunda, saygıda az kusur eden iyi bir çocuk olduğumu düşünürüm hep. Bir ara dedemin babaannemi annesinin evine kadar döverek götürdüğünü öğrenince dedeme sinirlenip köye inadına 3 ay gitmemem dışında. Allah'tan tarih öğretmenim Osmanlıların Doğu Anadolu'da öldürdüğü b...

Hatıralar Üzerine

İnsan hayatı boyunca pek çok tecrübe yaşar. Bu tecrübelerin akılda yer edenlerine hatıra diyelim. Hatıralar iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır. Ama genel olarak hatıra “iyi hatıra” ile özdeştir. İnsanın hatıralarına bakıp “of”, “hey gidi”, “ulan be” gibi ünlemler kullanması genelde ergenlik çağı sonlarına doğru sıklaşır. Hayat boyu artarak devam etmesi kişinin kötümserliği olarak yorumlanabilir. Çünkü bir ademoğlu, sürekli hatıra tazeleme eğilimindeyse gününü yeterince renkli yaşayamıyordur. Benzeri bir şekilde, eğer bir insan hatıralarını düşünme eğilimindeyse, o kişinin zamanı daha renksiz vuku bulur. Yani hatıraların dozunu ayarlamadaki beceri hayatı net şekilde etkilemektedir. Paralel mantıkla sürekli albümlere bakmanın, yıllık okumanın, eski arkadaşlarla anı tazelemenin, daha çok, zararı vardır. Bir insan; “Gün içinde yaşadıklarına beyin yorduğu süre” önermesini gerçekliyorsa, pekala intihar edebilir. (Bir calculus sınavı öncesi, 2002) Ek: Daha sonra benzer bir temanın, Friedm...

Peynir Gemisi

Yolda diye bir site var. Bu sitede sanırım yine 'Yolda' adlı grubun şarkıları var. Ne zamandır çok severek dinliyorum. Yakın zamanda yeni şarkıları da eklemişler. Benim tavsiyem şarkılara şuradan  bir göz atmanız. İndirebiliyorsunuz. Bir iki haftadır sık sık dinlediğim ve çok sevdiğim şarkılarının adı da Peynir Gemisi. Çok eğlenceli :)