Ana içeriğe atla

Sonbahar

Yeni yılın ilk günü, trafiksiz yollarda Taksim’e kolayca ulaşıp güzel bir çorba içtikten sonra, vizyondan çıkmadan önce Sonbahar’a gidebildim. Böyle filmleri görünce ve Türkiye’de çekildiğini bilince mutlu oluyorum.

Birkaç hafta önce,  beğenirim umuduyla Issız Adam’a gitmiş ve sinir olmuştum. Bir sürü klişeyi arka arkaya koyunca ne bir senaryo ne de bir film oluyor. Filmin kötü olmasında da bir sorun yok, ama yönetmenin tamamen duygu sömürüsü üzerinden gitmesi, bir daha bir Çağan Irmak filmine gitmeyeceğimi garantiledi. Sonra Beyaz Melek’i aldım, bu sefer gündemi takip edebilmek için. Yorum yapmaya bile değecek bir film değil. Alakasız bir kovalamaca sahnesiyle başlayıp yine sömürü üzerinden kurgulanmış bir film.

Çok sinemaya gidemiyorum İstanbul’da, ama yeni yıla bir filmle başlamak oldukça keyifli oldu. Hele bu film bir de uzun zamandır izlediğim en güzel film olunca. Filme başlarkenki otobüs yolculuğu ve kahramanın otobüsten kıyıya vuran dalgaları izlemesi oldukça tanıdık bir görüntüydü benim için. Bu tanıdıklık ve Karadeniz’i özlemem bir yana, film boyunca yönetmen, hiçbir abartıya kaçmadan hikayeyi içine işletiyor insanın. Çok samimi ve gerçek hissi uyandırıyor film. Böylece film izlediğinizi unutuyorsunuz.

Sürekli üslup üzerinden konuştum filmler hakkında, Sonbahar’ın yakın geçmişe dair de büyük sözleri var, kimsenin gözüne sokmadan, oldukça insani bir açıdan. İzlemek gerek derim…

Yorumlar

Alper dedi ki…
Giriş:

erdemcim tesadufen girdim bloguna, bu camiaya geri donmus olman sevindirdi beni. Daha sık yazılarını heyecanla bekliyorum.

Gelişme:

Sonbaharı merak ediyorum, yazini okuduktan sonra framganini izledim youtub den. Tam sinemada izlenmelik film! Guzel oldugu cok belli ( bu arada fragman ı da baya basarili yapmislar, hic dialog olmamasina ragmen, iki dakikada vermisler filmi) (bu arada, konusurken parantez acip bu arada yla konuyu degistirmeye senden alistim, ingilizcede de yapiyorum, gecen belcikali bi arkadas "sen 'by the way' lafini i cok kullaniyosun dedi, o an aklima sen geldin, backgroundda da bizim yuzunci yildaki evin salonunun perdeleri vardi) Dvd si cikarsa bu filmin internetten izleyebilirim, ama tr ye geldigimde sinemada da kesin izleyecem. Ayrica bu yaz gelemedigim orduya da en kisa zamanda gelmeyi umuyorum. Aslinda bu filmi izledikten sonra sahane olabilir. Neyse blog yazisi kisa olur,sonuca geciyorum.

Sonuc:

Haydi yaz yaz yaz bir kez daha yaz


operim

Alper

Bu blogdaki popüler yayınlar

Babaannem, dedem ve lacivert spor ayakkabılarım

“Bir insanın entelektüel olabilmesi için üç üniversite bitirmesi gereklidir, yalnız bunlardan birisini dedesi, birisini babası, birisini de kendi bitirecek.” diye bir söz duymuştum. Entelektüelliğin ne olduğunu anlamaya çalıştığım zamanlardı; daha sonra ise umursamadım. Önce babamı düşündüm, durumu fena değildi; adam koskoca 'doktor bey', her ne kadar köyde büyümüş olması onu üniversiteli ortalamadan ayırsa da. Dedemi düşününceyse iş değişti. Beni her gördüğünde şirin şirin gülen, köyün bıraksanız hepsinin kendisine ait olduğunu iddia edecek kadar hayalci(!) ve yüzünün başka yerinde sakal çıkmadığı için, tıraş olmadığı zamanlarda köyde top sakallı gezen şen bir entel. Büyüklerle ilişkiler konu olduğunda, saygıda az kusur eden iyi bir çocuk olduğumu düşünürüm hep. Bir ara dedemin babaannemi annesinin evine kadar döverek götürdüğünü öğrenince dedeme sinirlenip köye inadına 3 ay gitmemem dışında. Allah'tan tarih öğretmenim Osmanlıların Doğu Anadolu'da öldürdüğü b...

Hatıralar Üzerine

İnsan hayatı boyunca pek çok tecrübe yaşar. Bu tecrübelerin akılda yer edenlerine hatıra diyelim. Hatıralar iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır. Ama genel olarak hatıra “iyi hatıra” ile özdeştir. İnsanın hatıralarına bakıp “of”, “hey gidi”, “ulan be” gibi ünlemler kullanması genelde ergenlik çağı sonlarına doğru sıklaşır. Hayat boyu artarak devam etmesi kişinin kötümserliği olarak yorumlanabilir. Çünkü bir ademoğlu, sürekli hatıra tazeleme eğilimindeyse gününü yeterince renkli yaşayamıyordur. Benzeri bir şekilde, eğer bir insan hatıralarını düşünme eğilimindeyse, o kişinin zamanı daha renksiz vuku bulur. Yani hatıraların dozunu ayarlamadaki beceri hayatı net şekilde etkilemektedir. Paralel mantıkla sürekli albümlere bakmanın, yıllık okumanın, eski arkadaşlarla anı tazelemenin, daha çok, zararı vardır. Bir insan; “Gün içinde yaşadıklarına beyin yorduğu süre” önermesini gerçekliyorsa, pekala intihar edebilir. (Bir calculus sınavı öncesi, 2002) Ek: Daha sonra benzer bir temanın, Friedm...

Peynir Gemisi

Yolda diye bir site var. Bu sitede sanırım yine 'Yolda' adlı grubun şarkıları var. Ne zamandır çok severek dinliyorum. Yakın zamanda yeni şarkıları da eklemişler. Benim tavsiyem şarkılara şuradan  bir göz atmanız. İndirebiliyorsunuz. Bir iki haftadır sık sık dinlediğim ve çok sevdiğim şarkılarının adı da Peynir Gemisi. Çok eğlenceli :)